Close
Close

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Almanya’da Çalışmak -Fizyoterapistlik

Almanya’da Çalışmak -Fizyoterapistlik

RÖPORTAJ: ALMANYA’DA FİZYOTERAPİSTLİK

Yurtdışında yaşamak ve yurtdışında çalışmak üzerine yaptığımız röportajlarda bu sefer Münih’ten arkadaşımız Gonca var!
Gonca önce Almanya’ya Avrupa Birliği’nin ‘Avrupa Gönüllü Hizmeti‘ yapmış, daha sonra kendi çabalarıyla denklik alıp Münih’te iş bulmuş. 5 yıldır da Almanya’da. Biraz merak, bol çaba, bol inat, gördüğünüz gibi her şey mümkün. Gerisi Gonca’dan…
Almanya'da iş hayatı ve yaşam

Merhaba Gonca, bloga hoş geldin! En klasik sorudan başlayalım, biraz kendinden bahseder misin? Neler yaparsın, neler seversin, iş güç, hayat.. kendinle ilgili herhangi bir şeyden bahsederek başlayabilirsin.

Merhaba! Ben Gonca, doğma büyüme Artvinliyim. Üniversite eğitimimi Ankara’da Başkent Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünde 2009 yılında tamamladım. Sonrasında Hacettepe Üniversitesinde Master eğitimimi aldım. Mezun olduğum günden beri çocuk fizyoterapisti olarak çalışıyorum. Şu an Almanya’nın Münih şehrinde Fizyoterapist olarak çalışmaktayım.

Yeniliği ve değişimi severim. O yüzden sürekli yeni şeyler öğrenmeye, yapmaya çalışırım.  Sinema, dizi, müzik, seyahat, spor ve yemek olmazsa olmazlarım. Part time Netflix seyircisiyim. 🙂 Sık sık konsere gitmeyi seviyorum. Fırsat buldukça seyahat ediyorum. Uzun süredir gerçek anlamda spor yapmasam da bisiklet burada yaşamın bir parçası, dönem dönem doğa yürüyüşleri. Bu sene squash’a başladım. Onun dışında bu sene hedef triatlon. 🙂 Değişik mutfaklar denemeyi farklı yemekler yapmayı severim. Eşe dosta film dizi mekân müzik tavsiye verir, yine aynı merakı olan insanlardan da tavsiye alır, dener eder, yer içer, gezerim. 🙂

Hayat paylaştıkça güzel..

Yurtdışı fikri ilk olarak nasıl çıktı?  Ve neden Almanya?

Nasıl çıktı ben de hiç bilmiyorum. 🙂 Deli aklı.. Değişiklik olsun kafası.

Proje Almanya’da olduğu için Almanya oldu. Yoksa Almanya hiç aklımda yoktu.

Almanya'da iş hayatı ve yaşam

Daha önce yurt dışı tecrüben var mıydı?

Evet. Master öncesi dil okulu için 6 aya yakın bir süre İngiltere’de kalmıştım.  İlk ve uzun olması nedeniyle güzel bir tecrübe olmuştu. Onun dışında bir Doğu Avrupa Turu`na katılmıştım.

Avrupa Gönüllü Hizmetini(AGH) nereden duymuştun? AGH`ye başvurmak isteyenlere ve daha önce hiç yurtdışına çıkma fırsatı olmamış arkadaşlarımıza önerin var mı?

AGH`ye kabul edilmiş bir arkadaşım aracılıyla AGH`den haberdar olmuştum. AGH’den kısaca bahsetmek gerekirse; bir AB projesi olan AGH`i, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bir sene boyunca proje kapsamında çalışma imkânı veriyor. Bunun için Türkiye`den bir gönderici kuruma (sender) Avrupa`da ise bir alıcı kuruma (host) ihtiyacınız var. Tabii bir de size uygun olan AB projesine..

AGH`ne kabul sürecinde yurt dışı tecrübenizin olup olmaması her alıcı kurum tarafından aranan bir kriter değil.  Yalnız dil biliyor olmanız özellikle de o ülkenin dilini konuşuyor olmanız tercih edilmenizde önemli bir rol oynuyor. Size uygun projeyi bulduğunuzda yeterli bir motivasyon mektubuyla dezavantaj gibi duran faktörleri avantaja çevirebilirsiniz.

Gitmek istediğiniz projeye veya ülkeye karar verdikten sonra o dili gitmeden önce az da olsa öğrenmenizi tavsiye ederim. O ülkenin dilini, kültürünü biliyor olmak, o ülkeye ilgi duymak kesinlikle karşı tarafta sempati uyandırıyor.

Almanya'da iş hayatı ve yaşam

AGH`de zorlandığın zamanlar oldu mu?

Çok iyi bir gönderici ve alıcı kurumum olmasına rağmen tabii ki de zorlandığım durumlar oldu. Bunlardan biri herkesin de tahmin edebileceği gibi Almanca 🙂 Ben Almanya`ya geldiğimde sadece adımı, yaşımı, mesleğimi ve nereden geldiğimi söyleyebiliyordum, onu da son dakika ezberiyle!! Yani Almanca bilmeyerek geldim. Benim gibi AB projesiyle gelen arkadaşlarla her ne kadar İngilizce iletişim kursam da işyerinde Almanca konuşamıyor olmam, Almanların da İngilizce konuşma meraklısı olmamaları ve zorunda kalmadıkları sürece asla konuşmamaları karşılaştığım ilk sorundan biriydi. Keza kabul sürecinde de Almanca bilmiyor olmam konu/sorun olmuştu. Daha önce de söylediğim gibi biraz o ülkenin dilini bilmek de fayda var.

Diğer bir zorluk ise gelmeden önce her ne kadar bilincinde olunsa da düşük bütçe ile minimalist yaşamak.. Proje kapsamında alıcı kurum size kalacak yer temin etmek zorunda. Hatta evin sabit giderlerini su, elektrik gibi şeyleri ödüyor. Ulaşım, internet gibi diğer masraflar alıcı kurumlar arası farklılık gösteriyor. Bunun dışında “pocket money(baya bildiğiniz cep harçlığı)” dedikleri düşük bir geliriniz var. İlk başlarda zorlansam da sonrasında eee mecbur 🙂

Onun dışında her şeyin yeni olması (ülke, dil, ev, is, arkadaş, yemek vs.) ve bir başınıza olmanız başlı başına bir adaptasyon süreci..

İş arama süreci nasıl geçti? Ve iş bulmak ne kadar sürdü? İş aramak için kullandığın siteler var mı? Almanca biliyor muydun bu süreçte, ya da sonradan öğrenme şansın oldu mu?

Ben Avrupa Gönüllü Hizmetlerimi Münih’e yakın başka küçük bir yerde yaptım. Gelirken de proje boyunca da kalma niyetinde olsam da  proje bitimine doğru Almanya`da kalmaya kesin karar verince Münih’te başka bir proje buldum ve tüm süreç aslında Münih’e taşınmam ile başladı. Çalışmam için diploma denkliğine, yeterli derecede Almancaya ve  tabii ki iş teklifine ihtiyacım vardı.

Süreci sıralayacak olursam,

1 -Almanya’da İş için dil yeterliliği

Proje kapsamında eğer o ülkenin dilini bilmiyorsanız alıcı kurum sizin dili biraz da olsa öğrenmeniz adına desteklemek durumunda. Benim alıcı kurumum da giriş seviyesi için dil okuluna göndermişti. Onun dışında evde çalışarak işyerinde yavaş yavaş konuşarak geliştirdim. Münih’e geldiğimde de bir ay yoğun bir kursa gittim. Bir buçuk senede sıfır Almanca ile geldiğim Almanya’da gerekli olan B2 Almanca sınavını verdim.

Denklik öncesi;

Denklik almadan da çalışma izninin çıkmasının mümkün olduğunu söylemişlerdi.

Bu süreçte; denklik almadan yapmış olduğum iş başvurusuna Türk hastalarının yoğun olduğu bir klinikten olumlu cevap geliyor, iş sözleşmem ile çalışma izni için başvuru yapıyorum. Bir türlü cevap gelmiyor, sonuç çıkmıyor, işyeri bastırıyor, yazılar yazılıyor ama yabancılar şubesi fizyoterapi mesleğinin, aranan meslekler listesinde olmadığı için çalışma iznimin çıkmasının çok ama çok zor olduğunu söylüyor. Bir de zaten denklik yok. Bir nevi “hadi canım sen dön” memleketine diyorlar.

AGH bittikten sonra üç ay gibi bir süre veriliyor. Ben de bu süreçte bir çocuk rehabilitasyon merkezinde yine bir AGH proje kapsamında devam ediyorum.

2 – Diploma denkliği:

Sanırım en zoru ve en uzun süren kısmı. Öncelikle şunu söylemem lazım ki ben bu sürece başlarken çalıştığım işyerinden tutun yabancılar şubesindeki görevlilere kadar herkes tam denklik alamayacağımı, Münih`in bu anlamda çok katı olduğunu, Türkiye’nin AB ülkesi olmaması sebebiyle tam denkliğin imkânsız olduğunu yüz kere söylediler. Fizyoterapi Almanya’da meslek okullarında 3 sene sürüyor. Ben de dört sene üniversite 2 sene Master eğitimime, iş tecrübeme ve almış olduğum kurslara güvenerek yine de denemek istedim. Başvuru süresinde başka bir sıkıntı da nerede yaşıyorsan oradan bu denkliğe başvurabiliyorsun. Benim Köln’de “yok halam, yok dayım var orada bir ay kalırım başvururum nolcaaak ya” olmuyor arkadaşlar!

Almanya'da iş hayatı ve yaşam

Diploma denkliği için gerekli tüm evrakların Almancaya çevrilmiş olması gerekiyor. Türkiye’den gelen çevirileri kabul etmiyorlar. Aklınıza çakal fikirler geliyor biliyorum. 🙂 Benim bir tanıdık tercüman arkadaş eş dost var aramızda halleriz şeklinde hareketlere hiç izin vermiyorlar. Çevirilerin sadece kendi listelerinde olan yeminli tercümanlar tarafından çevrilmesi lazım (diploma için ön arka 100 euro).

Sonra gerekli evrakların listesinde ne varsa toplayıp, denklik için başvuru yapıyorum. Bu süreç baya bir zamanımı aldı. Başvuru sonrası en geç altı ay içinde cevap gelmesi gerekiyor ve bana da altıncı ay içinde cevap geliyor. Almanların çalışma temposu bu! Hiç strese gelemezler ama işi zamanında teslim ediyorlar. Alman disiplini! Altı ay sonunda gelen cevap: Şu bu belgeleriniz eksik.. Baştan söyleseydiniz keşke di mi? Tekrar eksik evrakların Türkiye’den temini, çevirisi bir ay da oradan gidiyor. En sonunda sonuç geliyor.. Olmaz denilen oluyor.. Tam denklik 🙂

3- İş bulma ve çalışma izni: Dil tamam, diploma tamam sıra geliyor iş bulmaya.

İşte o üç ay içerisinde beni proje kapsamında işe alan işyeri,  fizyoterapist olarak benimle çalışmaya devam etmek istiyor.

Tekrar çalışma iznine başvuru yapılıyor. Bir ay sonra gelen cevap sonucunda Münih`te fizyoterapist olarak çalışmaya başlıyorum.

İş başvurusu için özellikle kullandığım bir site yok. Genelde kurumların kendi web sitelerinden güncel iş başvurularını takip ederek ikinci şu anki işimi buldum.

Almanya'da iş hayatı ve yaşam

Almanya’da ev bulmak başlı başlı bir süreç.. Senin için nasıldı? Taşınma sürecinde seni en çok zorlayan şey neydi?

Bu konuda ben çok şanslıydım. Eski işyerimin de yeni işyerimin de kendi çalışanları için evleri vardı ve evimi işyerim temin etti. Kiraları da normal piyasanın biraz daha altında.

Ofis hayatınız nasıl? Türkiye’deki ofis hayatınla kıyasladığında ne gibi artılar, eksiler görüyorsun?

 Türkiye’ye kıyasla farklılıklar var tabii. Haftalık çalışma saati 39. Bu çalışma saati Türkiye’deki gibi sürekli seans değil. Haftada 10 seans civarı toplantılara, seminerlere, raporlamaya ayrılmış. Almanya’daki her işyerindeki çalışma sistemi benim anlattığım gibi olmayabilir ama şu anki işyerimde, fizik tedavi için gelen çocuğa aynı çatı altında eğitim hizmeti dışında tedavi hizmeti de veriliyor; bireysel terapi, grup terapisi, su terapisi, at terapisi, doktor hizmeti ve tüm yardımcı cihaz desteği sağlanmakta. Almanya’da sigortanın hastalara sunduğu imkanlar Türkiye şartlarında yok veya Türkiye’de çok pahalı.

Çalışan hakları var. Hasta olunca aksıra tıksıra işe gitmek zorunda değiliz. İki gün doktora gitmeden evde kalabiliyoruz. İşyeri çalışanlarını spora teşvik ediyor, aylık spor masraflarına destek oluyor.

Her yıl işyeri çalışanlarına kurslar için ekstra gün veriyor. Kurs ücretinin bir kısmını da işyeri üstleniyor.

 Münih’te zorlandığın anlar var mı? Dönmek istediğin, Türkiye’yi özlediğin anlar mesela.

 Aslında çok yok ya da artık alıştım. Ama birkaç şeyden bahsedebilirim.

Almanlar asla spontane değil. Mesela Şubat ayındayız “20 Temmuz’da ne yapıyorsun?” gibi bir şey sorabiliyorlar!!! Ne biliyim ben napıyorum?!? Kaç ay var değil mi? Yok ama Alman öyle mi? Değil! Açıyor bakıyor takvimine…

Çok kuralcılar, iki saniye otobüse geç kalıyorsun almıyor görevli içeri, açmıyor o kapıyı! Bunu yapan da göçmen gelen insan. Öyle bir sistem.. (bazen açanlar olabiliyor, o sevimli insanları da yüz kez danke schönlere boğuyoruz)

Özlediğim şeyler; Yirmi yedi sene boyunca Türkiye’de yaşamış biri olarak Türkçe konuşamamak çok zor. Şöyle düşünmeden goy goy yapmak istemiyor değil insan. Bazı şeyleri sadece Türkçe anlatınca komik veya sadece Türk insanının kültürünü bilene, Türkiye’de doğup büyüyen insanlara komik geliyor. Sonra tabii ki aile, arkadaş özlemi; sıcaklığı.. Kısaca; Türk sohbeti, Türk sıcaklığı hee bir de Türk mutfağı. 🙂

Almanya’da yaşamanın en çok sevdiğin yanı ve en sevmediğin yanı nedir?

En sevdiğim yanları: İnsan haklarının ve özgürlüğünün yasada ve yürürlükte olması, insanların birbirlerine saygı duyması, oturmuş düzeni ve güven içinde yaşamak..

Onun dışında, Münih’in yeşilini, Isar’ını, göllerini, Alplerini ve Avrupa’nın ortasında oluşunu.

En sevmediğim yanları: Havası ve yemeği beaah veee Almanca!!!

Yurtdışında yaşamak, uzaktan pespembe bir hayat gibi gözüküyor. Biz öyle olmadığını biliyoruz. .Senin de bu konuda eklemek istediklerin var mı?

Davulun sesi uzaktan hoş gelir. 🙂 buyur sen de gel desen, kimse öyle kolay kolay gelmez, gelemez.. Yurtdışına gelmek, yerleşmek başlı başına olay.. Her şey değişiyor.. Ev, iş, dil, yemek, hava, arkadaş. Kolay değil.. Adaptasyon önemli. Kesinlikle herkesin yapacağı şey değil ama yapan isteyen yapıyor. Tamamen size kalmış. “Yoooğ arkadaş ne uğraşcam yaaa” diyebilirsiniz.. Herkes kendi bilir. 🙂

Şu anki farkındalığın yurtdışında yaşamaya gitmeden önce neleri farklı yapardın ya da nelere daha çok dikkat ederdin?

Dil eğitimini daha erken ve sağlam bir şekilde tamamlar, yurtdışına daha erken, hatta eğitim amaçlı çıkardım. Yurt dışı stajı yapılabilirdi. Yine aynı şekilde Erasmus, İnterrail gibi gerek eğitim, gerek gezme-görme amaçlı gençlere yönelik birçok fırsatı değerlendirirdim. Üniversite imkânlarını sonuna kadar kullanırdım. Mesleki eğitimin dışında ilgi alanım olan bir konuda kendimi profesyonel olarak geliştirirdim.

Almanya'da iş hayatı ve yaşam

Biraz da seyahat! Avrupa’da yaşarken gezmenin daha kolay olduğunu biliyoruz. Bol bol gezmeye zamanın oluyor mu? Nerelere gittin?

Resmi tatiller dışında 30 iş günü ( yani altı hafta ) az biraz gezmeye zamanım var. 🙂 Her fırsatta gezmeye çalışsam da çok gezdiğimi düşünmüyorum. Bavyera ve çevresinde birçok yeri gezdim. Bir de geleni gideni yüz kere gezdirdim. 🙂 Aklıma gelenler; Nürberg, Passau, Bamberg, Rothenburg ob der Tauber, Neuschwanstein Şatosu, Kehlsteinhaus (Eagle’s Nest) gibi olmazsa olmazlar ve Königsee, Chiemsee, Starnbergersee, Ammersee, Tegernsee gibi göller. Avusturya’da Salzburg, Hallstatt. Almanya’da Berlin, Leipzig, Hamburg, Düsseldorf.  Avrupa’da Prag, Budapeste, Viyana, Zürih, Venedik, Verona, Garda Gölü, Valladolid, Amsterdam, Stockholm, Roma, Oslo, Varsova ve senede en az iki kez Türkiye yapınca Türkiye’nin birçok yeri.. Artık uzak yerlere gitme planları yapıyorum. İlk durak Küba gibi duruyor. 🙂

Varsa bir adet en sevdiğiniz ülke ve şehir alalım! 🙂

En sevdiğim ülke İtalya, şehir ise Oslo. 🙂

Peki altın soru, ileride Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musun?

Şu an düşünmüyorum, ilerisi için ne desem boş.

Takipçilerimize söylemek istediğin ve bizim unuttuğumuz bir şey var mı? Ya da gelecegin Fizyoterepistlerine :))

Not ortalamalarını olabildiğince yüksek tutmaları dışında profesörlerden, asistanlardan, staj yaptıkları yerin personeline kadar çalışan herkes ile güzel ilişkiler kurmalarını tavsiye ederim. Bu ilişkiler onlara çok önemli bir referans mektubu veya o işyerinde bir iş imkânı olarak geri dönebilir, ilerde hiç beklemedikleri kapıları açabilir. Etik çalışmak ve paylaşıma açık olmak önemli.

Yeniliğe, denemeye açık olsunlar. Korkmasınlar, ilk zorlukta vazgeçmesinler. Bir kapı kapanır diğeri açılır. Kendilerini meslek dışı geliştirsinler, bol bol gezip görsünler.

Şimdiden hepsine başarılar diliyorum.

Bir güzel sohbetin daha sonuna geldik. Belki yeni yazılarda tekrar görüşürüz ?

Instagram’da varız ve bekleriz. Hatta Gonca da Instagram’da ?

https://www.instagram.com/ari.gonca/

https://www.instagram.com/yoldabiblog/

1 comment

  1. merhabalar, bu bilgilendirici site için çok teşekkürler, siteniz çok güzel olmuş.
    Ben üniversiteyi yeni bitirdim, ülke şartları gereği ingilizce bilmem gerekiyor ve ingilizce seviyem kötü.
    Dil kursuna gidebilecek finansal durumum yok o yüzden hem çalışıp hem ingilizce öğrenebileceğim bir
    şey yapmak istiyorum. Şu zamana kadarki araştırmalarımda çalışma vizesinin ingilizce bilmeden kolay
    alınmadığını öğrendim. Bu yüzden aklımdan turistik vize alıp kaça bir şekilde çalışmaktan başka bir şey
    gelmiyor. Rica etsem bana bir yol gösterebilir misiniz? Ne yapmalıyım, nereye gitmem mantıklı olur,
    bilmediğim bu şartları sağlayan bir ülke var mıdır? Eğer bir alternatifim yok ise kaçak bir şekilde amerika
    da çalışmak sizce uygulanabilir bir şey mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close