Close
Close

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Venedik Gezi Rehberi ve Venedik Hakkında Her Şey!

Venedik Gezi Rehberi ve Venedik Hakkında Her Şey!

Venedik Gezi Rehberi ve Venedik’de Gezilecek Yerler

Avrupa’da gideni pişman etmeyecek bir şehir var mı deyince aklımıza ilk önce Venedik gelir. Daracık sokakları, köprüleri ve rengarenk boyanmış evleriyle size bir şekilde kendini sevdiren bir şehir burası. Evet romantik bir şehir, ama öyle sevgiliyle gidilip sokakları el ele gezildiğinde romantik hale gelen değil, 10 kişilik bir kız grubuyla bile gitseniz kendinizi romantik hissedeceğiniz bir şehir.

En iyisi mi biz başlayalım anlatmaya;

Venedik Gezi Notları

Venedik’e Ne Zaman Gidilir?

İtalya’nın iklimi bize çok benziyor. Ama Venedik’in büyük bir problem var. Dönem dönem yaşanan su taşkınları. Bozulan iklim hareketleri yüzünden yağışların ne zaman artacağını ve ne zaman taşkın olacağını kestirmek zor. Biz 2016’nın Şubat ayında Karnaval için gittiğimizde bir kere bile yağmura yakalanmadık fakat Nisan ve Mayıs ayında şehri sular seller götürdü, insanlar yağmurluk ve sarı çizmeler giymelerine rağmen yarı bellerine kadar suya battılar.

Yaz dönemi ise Venedik, turist akınına uğruyor ve kanallardan çok acaip kokular geliyor. Kadikoy’deki Kurbağalıdere’yi biliyorsanız, işte ondan hallice. Aynı zamanda müzelere girmek için sıcak altında uzun sıralar beklemek zorunda kalıyorsunuz. Otellerin aşırı pahalanması da cabası. Biz su baskını riskini göze alıp gezimizi Ocak ayında yaptık ve beklediğimizden biraz soğuk olması dışında bir sıkıntı yaşamadık.

Küçük bir hatırlatma, eğer Venedik’e İstanbul’dan değil de bir Avrupa ülkesinden geliyorsanız low cost uçak şirketleri Venedik’e yakın olan Marco Polo Havaalanı’na değil, yaklaşık 1 saat mesafedeki Treviso Havaalana iniyor. Bu havaalanından Venedik merkeze ulaşmak için kişi başı 15 Euro (tek yön) gibi bir ücret ödeyeceğiniz aklınızda bulunsun.

venice-2

Venedik’de Nerede Konaklanır?

İnternetten araştırdığınızda, karnaval zamanı Venedik’te otellerin aşırı pahalandığı ve merkezde düşük bütçeyle kalmanın neredeyse imkansız olduğu yazıyor. Ama gezinizi karnavala denk getiriyorsanız sakın şimdi s’çtık diye düşünmeyin, biz Venedik’in biraz kuzeyinde kalan ama bir o kadar da merkez bölgesi Cannaregio’da oda başı gecelik 50 Euro’ya ‘Al Portico Guest House’da kaldık ve bu bölgede benzer fiyata bir sürü alternatif bulmak da mümkün. Cannaregio bölgesinde minik minik bir sürü pastahane ve café var, her daim canlı.

Eğer kesenin ağzını biraz açmak isterseniz sizi San Marco Meydanı’na alacağız. (Buradan ayrılırken kesenin ağzını biraz açmak yerine bir böbreğinizi falan bırakabilirsiniz haberiniz olsun.) Tam tersine daha düşük bütçeli seçenekler için ise Lido Adası ideal. Buradan Venedik’in merkezi noktalarına Vaporetto’lar ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Bir de eğer Booking.com üzerinden rezervasyon yapacaksanız, şu link üzerinden yapıp, konakladığınızda 15 Euro geri alabilirsiniz ?

img_2869

Nedir bu Vaporetto?

Venedik’in hiçbir bölgesine araba girişi olmadığından şehir içi her yere ya yürüyerek ya da bu Vaporettolar ile ulaşıyorsunuz. Bir nevi yol yerine kanallarda giden dolmuş gibi düşünün. Vaporettoların ilk durağı Piazzale Roma Meydanı ve kişi başı tek yön 6,5 Euro. Günlük sınırsız binmek isterseniz 20 Euro’ya günlük bilet alabiliyorsunuz. Biz her zaman şehri yürüyerek keşfetmeyi tercih ettiğimiz için Vaporetto’ya sadece bir kere, o da merakımızdan bindik. Ayrıca bu Vaporetto’lar yolcu taşırken adayı baştan sona sürekli bir tam tur döndüğünden, gondola binmek yerine Vaporetto’ya binen turistler de mevcut, gondola verilen 80 Euro nere, 6,5 Euro nere değil mi? Adamlar haklı. 🙂

Nereleri Gezsek?

Venedik’i iyi bir plan yaparak (mesela müze biletlerini önceden internetten alarak) 3 günde boylu boyunca gezebilirsiniz, fazladan 1 gününüzü de Venedik yakınlarındaki Murano ve Burano adalarına ayırırsanız, Venedik gezisi için 4 gün yeterli diyebiliriz.

Rialto Köprüsü (Ponte di Rialto):

Venedik’in en turistik köprüsü ve Grand Canal’daki en eski köprü. (Hatta en turistik yeri bile olabilir bizce.) Köprüde Grand Canal’a doğru bir poz vermek isterseniz doğru zamanı kollamanız ya da birkaç kişiyi ittirip sığışacak bir yer bulmanız lazım. Etrafı hediyelik eşyacı ve maske satan dükkan dolu, e haliyle her şey iki katı. 🙂 Daha sakin ve güzel manzaralı bir köprü isterseniz Accademia Köprüsü’ne yürüyebilirsiniz.

Piazza San Marco (San Marco Meydanı):

Adını meydanı çevreleyen yapılardan birisi olan San Marco Kilisesi’nden alan Venedik’in çekirdek bölgesi. Napolyon burası için ‘Dünya’nın en güzel salonu’ demiş, biz de ‘Maşallah pek güzelmiş.’ dedik. Dört bir tarafından klasik müzik sesleri gelen bu meydanı beğenmemek pek zor olsa görek. Meydanda en çok dikkat çeken yapılar San Marco Kilisesi, Palazzo Ducale (Dükler Sarayı) ve ünlü çan kulesi ‘Campanile Di San Marco’ var. Şehrin en çok ziyaret edilen müzesi ‘Marciano Müzesi’ de bu meydanda. Müzeyi ziyaret etmek isterseniz biletinizi internetten almanızda fayda var.

Meydanında bir de burç sembollerinin tesvir edildiği  saat kulesi ve kocamaan Sansovino Kütüphanesi bulunuyor.

Santa Maria della Salute
Santa Maria della Salute

Mahkumlar, bu Dükler Sarayı’nın yanında bulunan zindandan idama giderlerken son kez Venedik’e bakmak için ‘İç Çekme Köprüsü’ne çıkarlarmış. İşte bu köprü de meşhur ‘Ponte de Sospiri’. Ayrıca gereksiz bir bilgi olsa da bizim ilglimizi çeken, ünlü Giovanni Giacomo Casanova nam-ı diğer ‘Casanova’ abimiz buradan kaçmış. Niye girmiş diye sorarsanız da adı üstünde Casanova birinin karısına kızına sulanmış ondan. 🙂

Bizim en çok hayran kaldığımız yapılardan birisi ise ‘Santa Maria Della Salute’ kilisesi oldu. Veba salgınında 100.000’den fazla Venedik sakini ölünce, 1630 yılında Venedikliler veba salgini durursa Meryem’i onurlandırmak üzere bir kilise inşa etmeye söz vermişler ve salgın bundan kısa süre sonra bir sekilde durunca sözlerini tutarak 1630’un sonlarına dogru bu kiliseyi inşaya başlamışlar.

Ponte de Sospiri
Ponte de Sospiri Köprüsü

Biraz da müzelerden bahsetmek gerekirse. Bizim özellikle çok beğendiğimiz Punta Della Dogana Modern Sanat Müzesi oldu. Sergilenenlerin çoğu gezici sergi o yüzden gittiğinde neyle karşılacaksınız onu söyleyemiyoruz buradan bakabilirsiniz ama genel olarak bulunduğu yapının mimarisi(2008 yılında “star” mimar Tadoa Ando tarafından restore edildi.) ve sergiler iştah açıcı diyebiliriz. 🙂 Bu müze salı günleri kapalı(Venedik’te salı tüm müzeler kapalı gitmeden bakın deriz). diğer günler ise saat: 10.00-19.00’ye kadar açık son giriş saati:18.00 ve girişi 15 Euro. Diğer bir müze ise; çokta uzağa gitmeden ha şurası diyebiliceğiniz az ilerde sağda Collezione Peggy Guggenheim Müzesi, burası Venedik’in en popüler müzelerinden birisi; bunun nedenlerinden birisi burada Dali, Picasso, Kandinsky gibi ünlü ressamların eserleri yer alıyor. Buranın da girişi 15 euro.

Punta della Dogana
Punta della Dogana

Gondol:

Venedik’e kadar gelmişken ve şehrin simgesi de gondol iken size tek diyeceğimiz var, çare pazarlık! Gondolların daha çok bulunduğu San Marco çevresinde değil de şehrin içindeki küçük kanallarda gezinen bir gondolcu bulursanız mutlaka pazarlık edin! O da belli ki müşteri arıyordur ve pazarlığa açıktır. İnternet 45 dakikalık gondol fiyatlarının 120 Euro civarı olduğu yazıyor ama biz sıkı bir pazarlıkla gondolcunun 120 Euro’dan açtığı fiyatı 60 Euro’ya indirmeyi başardık 8 kişi de binseniz aynı parayı ödeyeceğiniz için, ne kadar kalabalıksanız o kadar iyi.

Verdiğiniz paraya değiyor mu? Kesinlikle. Gondolcunun kanallarda dolaşırken anlattıkları aklınızda kalmasa bile kanallarda gondolla tur atmanın size yaşattığı romantizmi unutmuyorsunuz. İster sevgilinizle binin ister 8 tane asker arkadaşınızla binin. Her türlü romantik. ( Çok mu iddialı oldu? Yok gerçekten olmadı, gerçeği bu). Döndükten sonra, en güzel Venedik fotoğraflarınızın gondoldan çekilenler olduğunu farkedeceksiniz.

Bu romantik anlarınızı bozmak istemeyiz ama gondolların siyah olmasının nedeni Venedik’te veba salgınında o kadar çok insan ölmüş ki, bir süre sonra ölüleri taşımak için gondollar kullanılmaya başlanmış ve matemin rengi olan siyah da gondollarda kalmış. Ama siz bunu unutun ve sevgilinize sımsıkı sarılın. 🙂

gondol-1

Venedik’de Yeme-İçme Faslı:

Venedik güzel olduğu kadar pahalı. Ama her şehirde olduğu gibi burada da lokallerin yediği yerleri bulabilir, yeme-içme faslını ucuza getirebilirsiniz. Kazıklanmak istemiyorsanız San Marco Meydanı’ndaki restoranlarda yemek yememenizi ısrarla öneriyoruz.(!) Biz çok içimizde kalmasın aman bi yerimiz şişer diye, meşhur ‘Caffe Florian’da klasik müzik eşliğinde bir kahve içtik ve olaylar büyümeden kaçtık.

Trattorio di Fiore: Sokaklarda gezerken rastgele karşımıza çıkan ve fiyatları Venedik ortalamasına göre çok daha uygun olan bu restoranı epeyce sevdik. Venedik’in kendine has içkisi Spritz’i de burada deneyebilirsiniz. (Gerçi tadını biz pek beğenmedik ama restoranın suçu yok, içkinin kendisini sevemedik!)

Dal Moro’s Fresh Pasta to Go: İzninizle buraya İŞTE GERÇEK LEZZET gibi bir cümleyle dalmak istiyoruz! Damak lezzeti kardeşim bu ne bileceksin gerçekten lezzetli olduğunu diyeceksiniz ama hiçbir yeri çok abartmayı sevmeyen bizim gibi bünyeleri bile kendisine aşık etti burası. İlk akşam denedik, yedik doyamadık, bir sonraki gün yine gittik, ve hatta son gün paket yaptırıp eve götürme derdine falan düşmüştük ki kendimize gelip vazgeçtik. Mekan kendi makarnasını yapıyor ve makarna fırından çıktığı anda istediğiniz sosu ekleyip size servis ediyorlar ve 6 Euro’ya tıkabasa doyuyorsunuz ve çok büyük ihtimalle hayatınızda yediğiniz en güzel makarna oluyor. (çok uzun bir sure evde kendi yaptığımız makarnaya bakıp iç geçirdik, o kadar lezzetliydi.) Abartıp Venedik’te gördüğümüz en güzel yerdi demek istiyoruz izninizle. Bunları söyledik ama mekanı garsonları olan lüks bir mekan gibi düşünmeyin Venedik’in sıradan bir ara sokağında 15 m2 bir dükkan. Ama sana puanımız 10 kankam.

dsc01821

Cannagerio civarındaysanız ‘Fondamenta Ormesi’ sokağına gidebilirsiniz. Burada barlar ve restoranlar merkeze kıyasla daha ucuz ve turiste ne bulursa kakalamaca olayı daha az. Bira için Pub Aldo’yu deneyebilirsiniz, biz çok sevdik.

Biz restorana ve publara para vermek istemiyoruz diyorsanız sizin için ‘Campo Santa Margharita’ ( Santa Margharita Meydanı) biçilmiş kaftan! Marketten bira alıp gençlerin geç saate kadar takılıp şarkı söylediği bu meydana gidebilirsiniz, her daim canlı.

Burano
Burano

Murano ve Burano Adaları:

Venedik’in birçok mağazasında satılan el işi cam kolyeler, hediyelikler ve ev süslerinin kaynağı Murano Adası. Adalara tura katılıp gitmek hem maliyetli hem de zaman kaybettirici oluyor. Biz bizim Vaporettolarla önce Murano Adası’na oradan da Burano Adası’na geçtik. Boşuna tura katılıp paraları turculara kaptırmaya gerek yok

Eğer hediyelik cam kolye falan almayı düşünmüyorsanız Murano adası biraz gereksiz. Burano Adası ise tam küçük ama çok sevimli bir ada. Burada çok güzel fotoğraflar yakalayabilirsiniz.

Venedik Festivali'nden Bir Kare
Venedik Festivali’nden Bir Kare

Meşhur Venedik Karnavalı:

Venedik’e ne zaman giderseniz gidin, her yerde meşhur Venedik maskelerinin satıldığını göreceksiniz. İşte her milletten binlerce insanın gelip, binlerce çeşit maskelerden takıp ortalıkta eğlendiğini düşünün, öyle güzel bir şey bu karnaval!

Veneto halkı karnavalı çok ciddiye aldığı için, hazırlıklar haftalar öncesinden başlıyor ve tıkır tıkır işliyor. Karnaval boyunca tadım günleri, film gösterimleri, sergiler, sokak gösterileri ve geçiş törenleri oluyor. Karnavalın esas günü son günü oluyor ve Grand Canal’a açılan bir kanalda yapılan bu kapanışı 100bin belki 150bin maskeli büyük bir coşkuyla izliyor! Biz, bizi nasıl bir kapanış gösterisinin beklediğini bilmeden gittik ve saatlerce gözümüzü kırpmadan izledik! Fotoğrafları ve videoları daha sonra instagram hesabımızdan mutlaka paylaşacağız.

Diyeceğimiz odur ki, Venedik’e bir gezi planlıyorsanız ve zamanınız uyuyorsa Karnavala denk getirdiğinize hiç pişman olmazsınız. Şehrin kalabalıktan dolup taşması, yollarda karnaval günü tek sıra halinde yürümek bile umrunuda olmaz

venedik-festivali-1
Biz Venedik’i ne kadar anlatırsak anlatalım, Venedik’e bir daha gitsek, yine en güzeli yolumuzu kaybederek gezmek olur. Şehri amaçsızca dar sokaklarında dolaşarak ve köprüleründen geçerek keşfetmek kesinlikle en güzeli. Önünden geçtiğiniz bir dükkana tekrar dönmek istediğinizde genelde kaybolmuş oluyorsunuz ve gerisin geriye gidip başka bir yol buluyorsunuz, keyfi böyle çıkıyor. Önemli olan, günün yüzde 90’ını kaybolarak da geçirseniz, görülmesi gereken birkaç meydanı ve köprüyü atlamamak. Biz bu şehri çok sevdik ve mümkünse kendisini bir bütün halinde, odamıza tablo olarak asmak istiyoruz.

Dönerken, ismini Venedik’li ünlü ressam Bellini’den alan ’Bellini’ isimli içkiden almayı unutmayın İyi geziler.,

Instagram‘dan da görmek isterseniz tık tık! 🙂

1 comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close